12 Mart 2009 Perşembe

boyut


Deniz atı bile boyut boyutken...

Susasım var, susamıyorum.

Konuşasım var mı, bilmem...

mutlu yıllar sana


Bugün benim doğumgünüm.

Bütün günler yalnızdır okur.

Hepsi, kocaman yalnız.

O kadar çok yalnızdır ki, içinizdeki yalnızlığın titreşimlerini işitmenize, o müziğe sığınmanıza izin vermez kalabalık...

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde…
Tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçinde…
Öyle bir şeyler vardı. Bir de küsüm küsüm küsmek… istiyor barışmak, benim bir küsüm var, haftaya düğünü olacak. Mızık mızık makarayı biliyor musunuz peki? Çıktım erik dalına, bastım mermer yoluna, on deve görüm, birisine pindim… saçmalama okur, ben de biliyorum bindim olacağını. Burada dilbilgisinden bahsetmiyoruz biz. Hafıza benim anlattığım. Tamam, biliyorum, anlatacağım. Eğer sabırlı değilsen okur, hafızaya dair hikayenin ilk elifinde kalacaksın. Hoş, en sabırlın da zaten, ilk elinin, ikinci elifinde takılacak. Benim umudum, ikinci elifine kadar gelebilmişinde, elif çekenin.
Sonramaşcıma, birisine pindim, ablama gittim. Ablam pilav pişirmiş pişirmiş, içine sıçan düşürmüş düşürmüş. O dolaptan ne çıkar ne çıkar, al yanaklı kıııız çıııııı kaaaaaar. Hanginizin parmağında kaldı bakalım ebelik. Son kalan dayak yiyecek. Poha ha ha ha.
Buraya kadar anlaştık mı okur. Hikayeden bir şey anladın mı?
E istidadın yok demek ki.
Zaten umrumda değilsin. Benim derdim kendi tanrılığımla.
Ben zaten seni hiç ama hiç sevmiyorum.
Sen sadece, orada ve peşimde koştuğun için, sadece ve o kadar anmaya layıksın okur.
Anlıyor musun?
Yorulma, anlama.
Seni hiç ama hiç sevmiyorum.
En azından bu gece.
Bak sana hafızamı döktüm.
Sende çıt yok okur.
Dedim ya ben, istidat işi…